Bünyamin Efendinin Hayatı
BÜNYAMİN YILDIRIM EFENDİNİN DÜNYAYA GELİŞİ
Bünyamin Yıldırım Efendi Hazretleri rahmetullahi aleyh dünyaya gelişini şöyle anlatır:
Annemin benden önce dört tane erkek çocuğu dünyaya gelmiş ve ölmüş. Kız çocukları yaşamış ve annem ‘’ Aman Allah’ım, niye benim erkek çocuklarım yaşamıyor’’ der üzülürmüş. ‘’Keşke biri dahi olsa yaşasaydı’’ diyerek acısını sinesinde saklar, bir oğlum olsun diye arzularmış.
Annem bir gün evden kalkıp yola çıkar. Geniş arazimiz ve verimli tarlamız bir arada bulunduğu ‘’geeler’’ dediğimiz yere varır. Tarlamıza vardığında sınır komşularından birinin tarlasını ekerken iki tarla arasındaki hudut sınırlarını bozarak bizim tarlayı kendi tarlasına kattığını görür.
Bunun üzerine Fatma anam kızarak adama bağırır ‘’Allah’tan kork be adam. Ne yapıyorsun? Kendi yerin doyurmadı mı? Az mı geldi de bizim tarlayı kendi tarlana katıyorsun?’’ der.
Adam gayet pişkin bir cevapla: ‘’Ne bağırıyorsun be kadın? Sen araziyi, tarlayı ne yapacaksın? Baksana ocağın sönmüş, zaten ocağını yakacak bir oğlun bile yok. Kızların yarın çıkıp el kapısına gidecek. Bırak da hiç olmazsa tarlanı biz ekip, biçip, yiyelim’’der.
Bunun üzerine Fatma anam üzülür, ağlar. Kendini yalnız hissetmektedir. Ölen erkek çocuklarının acısını da hatırlayıp, sanki yarasına tuz basılmıştır. Yanında bulunan gözede abdest alarak namazını kılıp, tesbihini çektikten sonra mahzun bir gönül, yaralı bir yürek, yaşlı gözlerle çaresizlerin, gariplerin, mazlumların, sığınağı olan Âlemlerin Rabbi’ne ellerini açarak ‘’Yarabbi! Şu kulun dediklerini sen duyuyorsun. Bana ‘’ocağın sönmüş’’ dedi. Ne olurdu sanki bir oğlan evladı verseydin de ben de bu sözleri duymasaydım’’ der.
Annem ölen çocuklarını düşünürken gözleri dalar ve bir rüya görmektedir. Rüyasında Hızır Aleyhisselam gelerek eline elma büyüklüğünde nurdan bir top zerre bırakır, gider. Rüyanın heyecanıyla uyanır ve eve gelir, olanları babam Recep Hocaya anlatır. Babam da güzel rüya görmüşsün, Hızır Aleyhisselam darda kalanlara yardım edendir. Allah-u âlem inşallah muradın hâsıl olacaktır diyerek rüyayı yorumlar.
Toprağın bir bahar edasıyla uyandığı, ağaçların dallarıyla, bitkilerin yapraklarıyla sevinci paylaştığı bir seher vaktinde idi.
Güneşin şavkı yeryüzüne düşmüştü
Annesi de rüyasında bir işaret görmüştü
Sene 1 Nisan 1943 idi
Uyanık köyünde bir çocuk dünyaya gelmişti
Kundağına sarıp beşiğine koydular
Sevindiler bunu hayra yordular
Köylülere müjdeli haberi verdiler
Onun adını da BÜNYAMİN koydular
HAYATI
Bünyamin Yıldırım Hoca Efendi rahmetullahi aleyh hazretleri 1943 yılında Sivas ili İmranlı kazası, Uyanık Köyü’nde dünyaya geldi. Babası zamanında çok tanınan ve sevilen Recep Hoca Efendi’dir. Annesi Fatma Hanım`dır. İlk ilim tahsilini köyün imamı olan babası Recep Hoca Efendi’den almıştır. Kuran-ı Kerim, tecvit, fıkıh ve hadis dersleri almış 10 yaşında Kuran-ı Kerim`i hatmederek böylece ilim hayatına başlamıştır.
Duyduğunu anlıyor, okuduğunu çok çabuk ezberliyordu. Kendi dilinden şöyle diyordu;
* Dil verdi ağzıma zikredem anı
* Cümle nimet yine onun ihsanı
* Bildim hak mağbudum Gani Subhanı
* Atamdan ilmihal aldım da geldim
İçinde bir coşku vardı. Adeta elektriğin kabloda gizlendiği, akımı taşıdığı gibi onunda kalbine ilhamlar gelmeye başlamıştı. Bu coşkusunu ilkokula giderken şiirle ortaya koymuştur.
O zaman Sovyetler birliği devlet başkanı Stalin ölünce;
* Şimdi Stalin öldü
* Müjde haber Türklere
* Sevinçli bir haber oldu
* Türk denen yiğitlere
Diyerek çevresindeki kişiler tarafından hayretle karşılanmıştır. Onu tanıyanlar ( yahu bu çocuk da bir başka yetenek var ) diyorlardı. Bünyamin Yıldırım Efendi Hazretleri RASULULLAH S.A.V Efendimizin sünnet-i seniyyesine uyarak 15 yaşında sakalını bırakmıştı. O takva yaşıyordu. Haramlar konusunda çok hassastı, öküzleri otlatmaya giderken kimsenin ekinine, otuna uzanmasınlar diye öküzlerin ağzına sepet vurarak öyle götürür getirirdi.
Tarlada namaz kılarken öküzler başkasının tarlasına gitmesin diye onları bağlar öyle namaz kılardı.
Bir gün hiç ekilmeyen tarlaları için dua etmiş boy boy başak verdiğinde babası bile hayret etmiştir. Verimsiz, ekin bitmez dedikleri tarlayı kendi eliyle sürüp ekince, çok mahsul veren tarla haline gelmiştir. Bu ve benzeri birçok hal ondan tecelli etmeye başlayınca önceleri hafız diye çağıranlar şimdi de şeyh Bünyamin Efendi lakabını takmışlardır. Oğlunun üzerine titreyen babası Recep Hoca Efendi ondaki bu halleri görünce ‘’bizim çocuk beni de geçti’’demiştir. Zahiri ilimlerini ben öğrettim. Tasavvufi ilimlerini de alsın, yetişsin diyerek elinden tutarak âleme güneş gibi nurunu saçan, Hızır Aleyhisselam ile görüşen kutbul cihan Gavs’ül-âzam olan Sivaslı İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak rahmetullahi aleyh hazretlerinin huzuruna alıp götürürler. Bünyamin Efendi K.S hazretlerinin yaşı henüz 16’dır. Yıldırımla Toprak birleşmişti. Yolu ezelden nasibi olan mürşidine düşmüştür. O anda sanki ırmak deryaya kavuşmuş gibiydi. Sene 1959’du.
*Bir nazarla bakmıştı üstadı.
*O anda hâsıl olmuştu muradı.
*Yüreğinde bir sel çağlıyordu.
*Bir hal olmuştu gözleri ağlıyordu.
*Bulmuştu manadaki deryayı.
*Bende zikredeyim diyordu Mevla’yı.
TASAVVUF İLMİ
İsmail Hakkı Toprak rahmetullahi aleyh hazretleri zikir dersi verdiği kişilere lafza-i celal’i günde bin defa (Allah-Allah) diye tekrar edersin derken Bünyamin Yıldırım Efendi Hazretlerine ‘’Kardeşim sen beş bin defa Allah Allah de’’ buyurmuştur. Bu duruma şahit olan babası Recep Hoca Efendi beni binden başlattı. Daha 16 yaşında olan oğlum Bünyamin’i beşbinden başlattı diye düşünürken herhalde Efendinin bir bildiği vardır. Bunun mutlaka bir hikmeti olsa gerek demiştir. Bir dost bir dosta nazar edip bakmakta, ateş düştü bak gönlünü yakmakta. O anda bir murakabeye dalmıştı. Sanki her şey yok olmuş yalnız şeyhi ihramcı zade birde kalbi aşk ile çırpınan Bünyamin Efendi Hazretleri kalmıştı.
*Olan olmuştu o anda işte
*Bağlamıştı gönlünü zatı mürşide
- Kendi dilinden:
*Bünyamin’em öz toprağa öz verdim
*Ta ezelden ikrar verdim söz verdim
*Eşiğine sürdüm kara yüz verdim
*Gönlümün sultanı İhramcızâde
EVLİLİĞİ VE İSTANBULA GELİŞİ
On sekiz yaşında Nazife hanımla evlendiler. Bu evliliklerinden ikisi erkek dördü kız olmak üzere altı tane çocukları dünyaya geldi. Halen çocukları hayattadır. Şeyhine çok bağlıydı. ‘’Onun bir nazarı bizi aşk çöllerine saldı’’ diyordu. On sene şeyhi ihramcı zade hazretleriyle beraber olmuştu. 1969`da şeyhi İsmail Hakkı Toprak (Kuddise Sirruhu) Efendi Hazretlerinin vefatından sonra manevi bir işaretle 1974 yılında evliyalar ve çileler şehri olan İstanbul’a göç ettiler. Ataşehir Esatpaşa Mahallesi’ne gelerek oraya yerleştiler. Mütevazı bir evi vardı. Orada hizmetlerini yapıyordu. Kısa zamanda sohbet halkaları oluşturdu. Sohbet ettiği insanlar, ibadetten uzak namaz kılmıyor, günahlara düşmüş, ömrünü gafletle geçiren kimselerdi. Harabelerde perişan ve bekleşen biçarelerin ellerinden tutarak onları İslam’ın güzelliğiyle tanıştırmıştır. Onları Hz. Kuran ve sünnet yoluna kazandırmıştır. İstanbul Küçükbakkalköy’de oturan İbrahim Efendi Hazretlerinin sohbetlerinde bulunmuştur. Kendisi ‘’İbrahim Efendiden çok istifade ettiğini’’söylerdi. Onun için ‘’ehlikamil, ehlihal ve keramet sahibi bir zat idi’’ derdi. İbrahim Efendi de, Bünyamin Efendi Hazretleri için ‘’kardeşim günümüzün Yunus’u sensin’’ buyurmuşlardır.
Bir gün Efendi Hazretleri, ‘’Kardeşlerim! Bana şu mahallede bir sarhoş var deseler, eğer onun tövbe edip Allah’a döneceğini bilseydim, ben koşa koşa gider onu sırtıma alır, aylarca taşırdım’’ buyurdular. Emribil maruf için Anadolu’nun birçok iline seferlere çıkardı. Hak aşkına susayan gönülleri muhabbet suyuyla sulayarak gece gündüz sohbet ederdi. Çok edepliydi. İki diz üzerinde otururlardı. ‘’ADAP HOŞTUR, ADAP HOŞTUR, ADABI OLMAYAN BOŞTUR’’ derdi.
-Kendi dilinden;
*Gitsem bile ilden ile
*Düşsem bile dilden dile
*Mecnun gibi düşsem çöle
*İstediğim Hak’tır benim
SOHBET VE GÜZEL HASLETLERİ
Bir gün Bünyamin Yıldırım Efendi Hazretleri ‘’oğlum Yakup bize deseler ki, sana dünyanın cumhurbaşkanlığını verelim de, sen de şu maneviyatını, hizmetini, sohbetini, yolunu bırak gel’’ gel deseler oğlum biz yine bu maneviyatımızı bırakmayız. ‘’Onun için oğlum, sakın maneviyatını ihmal etme, vazifeni yap, derslerini aksatma. Bu bizim ezel nasibimizdir’’ buyurdular.
Bünyamin Yıldırım Efendi Hazretleri çok az uyur, gereksiz konuşmaz, konuşunca hikmet konuşur, evinde geleni gideni hiç eksik olmazdı. Gece saat 2 de insanlar gelir, kapısını çalar, sohbet isterlerdi. O çok alçak gönüllüydü. Herkesi hoş görür, tevazu sahibiydi. Cebinde devamlı olarak şeker bulundurur, herkese şeker dağıtırdı. Öyle zaman olurdu ki bazen gelen misafirlerinin ayakkabılarını bizzat kendisi çevirirdi. Efendi Hazretleri etrafında çok sevilen bir zattı. Farzları itina ile yerine getirir, sünnetler konusunda çok titiz davranırdı. Nafile ibadetlerini hiç aksatmazdı. Hatta nafile namazlarını farz namazları gibi önemserdi. Nafile kılarken sünnetleri hiç terk etmezdi. İbadetleri ihlâs ile yapmamızı söyler, ihlâssız ibadetin makbul olmadığını bildirirdi. Gece teheccüd namazı, işrak, istihare, duha, evvabin, ihram namazlarını devamlı kılar, hiç aksatmazlardı. Üç aylar başlayınca keffaret orucu tutardı. Bizlere de tutmamızı tavsiye ederdi
Abdestsiz yatmaz, abdestsiz yemek yemez, bir şey içmez ve abdestsiz toprağa basmazdı. Devamlı abdestli bulunurlardı. ‘’HUZUR İLE YENEN TAAM NUR OLUR, ONDAN DA HİKMET DOĞAR MUHABBET OLUR’’ buyururlardı. Hatta Efendi Hazretlerinin yakından tanıdığı bir cenaze evine taziyeye gitmişti. Hane sahibinin oğlundan biri kahvehane işletiyordu. Çay ikram ettiler. Efendi Hazretleri almıyordu. Ev sahibi çok ısrar edince ‘’içmesem gönlü kırılacak’’ diye içmek zorunda kalıyordu. Bir iki yudum alınca midesi kabul etmiyor, hemen gidip istifar ediyordu. İşte Bünyamin Efendİ Hazretleri İslam’ı yaşamakta bu kadar titiz ve sünnete uymakta bu kadar hassastı. O Allah aşığı Rasulullah sevdalısı bir zattı.
-Kendi dilinden:
*Seherlerde selamım var.
*Maşuk ile kelamım var.
*Benim Hak’tan ilhamım var.
*Ben bülbülü Şeyda’yım ben.
*Ben aşığı Mevla’yım ben.
*Bin bir esma dilimiz var.
*Aşktan Nur kandilimiz var.
*Coşkun akan selimiz var.
*Ben bülbülü Şeyda’yım ben
*Ben aşığı Mevla’yım ben.
*Anlamaz gafil kullar
*Sırrımızda bin bir haller
*Her zerreden çıkar yollar.
*Ben bülbülü Şeyda’yım ben.
*Ben aşığı Mevla’yım ben.
*Bünyamin’em âşıklara
*Deryadaki balıklara
*Konuşuruz varlıklara
*Ben bülbülü Şeyda’yım ben
*Ben aşığı Mevla’yım ben
Diyen Efendi Hazretleri’nin:
Yüreğinde Allah aşkı doluydu.
Onun yolu âşık ve sadıkların yoluydu.
O Mevla’nın bak seçilmiş bir kuluydu.
Sorarsanız işte Bünyamin Efendi buydu.
Çocukluktan düşmüş bak Rasul’ün izine.
Hikmet koymuş bak yaradan onun özüne.
Dünya bir sinek kadar görünmezdi gözüne.
Duyarsanız işte Bünyamin Efendi buydu..
Birçok hayırlı işlerde bulunmuştur. Camii ve minarelerin yapılmasında, imamhatip okullarının açılmasında maddi ve manevi katkılar sağlamıştır.